Mahallelerde, neighbourhood center / community center (Türkiye'de genelde dayanışma ve güzelleştirme dernekleri ya da semt sakinleri dernekleri olarak karşımıza çıkar) oluşturulup, yapılacak olan adaptasyon ya da renovasyon projelerinde mahallelilerin aktif rol alması özellikle isteniyor. Peki neden? Nedeni çok basit, o bölgede yaşayacak insanların yaşadıkları yeri sahiplenmesini sağlamak. Karar aşamasında projede yer alan vatandaşlar daha ilgili, saygılı ve çevre konularında duyarlı oluyorlar. Bulundukları ortamı korumaya özen gösteriyorlar. Dolayısıyla, özellikle çocukların katılımı çok önemli. Çocukken, kentsel bilincin oluşması ve kentli olma kültürünün aşılanması, toplumsal hafızayı da kuvvetlendiren unsurlar.
Ülkemizde semt derneklerinin karar aşamasında fikir sahibi olması olağan ama etkin olması biraz zor gibi. Aksine, yerel yönetimler kentsel kararları kimseye duyurmadan almaya ve uygulamaya hevesli. Çok daha sert bir düzen var Türkiye'de. Ankara'da büyük şehir belediyesinin yürüttüğü pek çok projeye Mimarlar Odası Ankara Şubenin dava açması bu yüzden. Her şey hasıraltı edilmeye çalışılıp, kimseye duyurmadan bitirilip, halka dayatılıyor. Böyle bir ortamda, kentsel bilincin oluşması da mümkün olmuyor.
Düşünün ki, İstanbul Taksim meydanı düzenlemesi gibi herkesi ilgilendiren bir konuda bile, bırakın halkı, uzman görüşleri bile alınmıyor. Üniversiteler ve uzmanlar süreç dışı bırakılmaya çalışılıyor. Sonuç, rant elde etmek amacıyla kültürel mirasın ve açık kamu alanlarının yok edilmesi olarak karşımıza çıkıupor. Ankara'daki yayaları böcek gibi gören anlayışın bir başka yansıması bu proje. Yayalaştırma adı altında insansızlaştırma projesi.
Tabii ki, her şey bitmiş değil. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi hazırlanan projeyle öngörülen Taksim Topçu Kışlası'nın yeniden inşası için projelendirme yapacak mimar bulmakta zorlanıyor. Duyarlı insanlar projenin sakıncalarını dile getiriyor. Toplumu bilinçlendirmek için çalışmalar yapıyor, Gezi Parkı'nda aktiviteler düzenleniyor ve projenin tartışma ortamı yaratılarak yenilenmesi için imza kampanyaları yürütülüyor. (1, 2) Bunların gerçekleşmesi bile çok büyük birer adım. Tepki gösteren insan sayısı arttıkça, toplum durumdan haberdar olacak ve zamanla bu tip projelerde, vatandaşların da söz sahibi olup daha sağlıklı sonuçlara ulaşılabileceğini göreceğiz.
Alıntı:
(1) http://www.mimdap.org/?p=83301
(2) http://www.taksimplatformu.org/index.php
Daha fazlası:
Sen de 'Taksim hepimiz için!' diyorsan imzala: http://www.taksimplatformu.org/index.php
Arkitera'daki konuyla ilgili haberler:
http://www.arkitera.com/index.php/etiket/index/detay/taksim-yayalastirma-projesi/1478
http://www.karadenizisyandadir.org/kip/rantsal-donusume-karsi-taksim-dayanismasi.html
http://herkesicinmimarlik.org/3-geleneksel-gezi-parki-senligi-ardindan/
Portland Şehir Planlaması ve kentsel planlamada 'crowdsourcing' için:
http://www.portlandonline.com/portlandplan/
Vauban, Freiburg kentsel dönüşüm projesi için: http://www.vauban.de/info/abstract.html
Halkın bu konularda daha duyarlı olması ve etkin bir şekilde yaşam alanlarını koruma adına katılımlarının sağlanması için ne yapılması gerekiyor sence?
YanıtlaSilEğitim şart mı ?
aynen :] örnekleri var değişik değişik. kiminde halkın içinden birileri çıkıyor bir forum oluşturuyor, atölyeler düzenliyor, herkesi fikir paylaşımı yapmaya çağırıyor. Forum Vauban böyle mesela, tamamen inisiyatiflerle ortaya çıkmış. Başka örnekleri de var, belediyeler daha sürdürülebilir bir çevre için halkın görüşlerinin alınması gerektiğini biliyor ve tartışma ortamları yaratıyor, kenti beraber tasarlıyor, beraber koruyorlar. Yani sorumluluk herkesin üstünde. Halk talepkar olmalı, bizde hep kabullenmişlik var. Ne gelirse kabulum, herşeyi devlet yapsın demekle olmaz...
YanıtlaSilBizde tarışma başlarca sonu karakolda biter, talepkar olayım desen de anarşist olur çıkarsın.
YanıtlaSilevet, hele bu aralar..
YanıtlaSil